İşitsel markalaşmanın formülü: CİNGIL
Feramuz ERDİN
Bir kurumsal kimlik oluşturmanın çeşitli unsurları mevcuttur. Hem çalışanları hem de hedef kitleyi yani müşterileri “saran” bir kurumsal kimlik oluşturmanın uzun soluklu bir başarıyı getirmesi tesadüf değildir. Bunun yanında; müthiş bütçe, kurumsal enerji ve sundukları benzersiz hizmet veya ürünlerine rağmen halkta karşılık bulamayarak batan ürün veya firmalar da azımsanmayacak kadar çoktur.
Bugün işitsel markalaşmanın gizli kahramanı sayılabilecek birisini size tanıtacağım: Lütfü Ülken yada bilinen adıyla Bayülken. Sız belki onun ismini bilmiyorsunuz ama her gün birçok radyoda yüzlerce kez onun imzası olan cingılları severek dinliyorsunuz. Aranjörlük, tonmaisterlik, yapımcılık, söz yazarlığı ve bestecilik gibi müzikle iç içe olan ne varsa her birinde faaliyet gösteren birisi o. Hatta aile dostları Kandemir Konduk’un yazdığı efsane dizi Ana Kuzusu Lütfü için esinlenildigi karakter de odur.
Enes Batur ile Lütfü Ülke bilinen adıyla Bayülken
İŞİTSEL MARKALAŞMANIN FORMÜLÜ: CİNGIL
İngilizce bir kelime olan jingle (cingıl) arka planda çalan müzik eşliğinde söylenen, kısa ve akılda kalıcı reklam amaçlı slogan demektir. Pazarda kalıcı olmak veya her zaman ilk tercih edilir marka haline gelmenin yolu bilinirlik yani aşina olmaktan geçer. Zaten şirketlerin milyarlarca liralık reklam bütçelerinin amacı da budur:
Akılda kalmak! Bunun için de duyularımıza hitap eden ve temas ettiğimizde bize o şirketi veya ürünü hatırlatan özel logolar, cingıllar, kokular veya tatlar kullanılır. Her gün yüzlerce kez dinlediğimiz Kral FM, Süper FM, İstanbul FM, Radyo Tatlıses, Number 1 FM, Radyo Trend gibi radyo cingıllarının yaratıcısı Bayülken ile işitsel markalaşma üzerine konuştuk.
POLİS KOLEJİ’NDEYKEN YAZDIĞI O ŞARKI HİT OLDU!
1984 yılında Polis Koleji’nin yatakhanesinde her sınıftan öğrencileri başına toplayıp, yeni yeni çalmaya başladığı orgu ile konserler vermeye çalışırken tanımıştık onu. Daha 13 – 14 yaşlarındaydı. Birçok parçanın yanında, kendi bestesi olan “Bana Geri Ver”i mırıldanır ve bununla da muzip bir gurur duyardı. O bestesini yıllar sonra kendi sesi ile okudu ve şarkı bir anda listelerde popüler oldu. Parça daha sonra bazı sanatçılar tarafından da seslendirildi. Daha sonra yazdığı diğer bir çok parça da ünlü sanatçıların albümlerinde yer aldı.
İkimiz de Beykozlu olduğumuz için aramızda, bugüne kadar hiç kopmayan farklı bir bağ oluşmuştu. Hazırlık Sınıfını bitirdiğimiz yıl, kendisine müzik alanında bir kariyer yapmak üzere Polis Koleji’nden ayrıldı. Çok farklı, çok zeki, hiperaktif ve bu yüzden de kurallara uymakta zorlanan, kendine has bir karakteri vardı. Müzik alanında ilerlediği kariyerinde yaratıcılığı ve üretkenliği onu hep farklı kıldı. Bayülken’in birlikte çalıştığı bazı sanatçılar şunlar: Müslüm Gürses, Kibariye, Demet Akalın, Gülben Ergen, Ziynet Sali, Özcan Deniz, Mustafa Sandal, Cengiz Kurtoğlu, Kutsi. Ayrıca sevilen bazı film müzikleri de onun elinden çıkmış.
KALICI KURUMSAL KİMLİK HER FİRMANIN HEDEFİ
Sözü biraz da Bayülken’e bırakalım: “Müzik benim sevdiğim en iyi iletişim yollarından birisi. Bu yolla duygularımızı karşımızdakine daha yoğun olarak aktarabiliyoruz. Duyularımızın bir hafızası olduğu için ben işitsel markalaşma tarafında da yer almayı tercih ettim. Hem şirketin hem de dinleyenin ruhuna uygun olarak tasarladığım cingıllar yıllardır hafızalarda yer etmiş durumda. Bugün şirketlerin müthiş reklam bütçelerine rağmen akılda kalıcı olamamalarının nedenini, popülerliğe bağlıyorum. Oysaki özgün ve şirketin ruhunu yansıtan eserler kalıcı olabiliyor. Farkındalığı yüksek olan bazı şirketler kalıcılığa yatırım yapıyor, diğerleri ise balon gibi sönüp, unutuluyor.”
patronlardunyasi.com