Matbaa icat edildiği tarihten itibaren kitaplar da çoğalmaya ve birden fazla kişiye ulaşmaya başladı. İnsanlık tarihinin en önemli buluşlarından birisidir kitap. Evet, bize göre kitap da bir buluştur ve her şeyin tarihi olduğu gibi kitabın da bir tarihi var. Fakat bunun üzerinde fazla durmayacağız. Konumuz, bir eylem biçimi olarak kitap okumanın zaman ve yeri var mıdır sorusu. Günümüzde hızla gelişen bilgi ve teknoloji çağında kitaba ve okumaya fazla zaman ayırmadığımız bir gerçek olsa bile, son yıllarda artan bir okur eğilimi de söz konusu. Özellikle büyük metropollerde yaşayan insanların kitap okumaya yeterince zaman ayırmadıkları bir gerçek. Nitekim, yoğun iş temposu, trafik, stresli yaşam gibi durumlar okumaktan alıkoyan bazı etmenler olarak öne çıkıyor.
Bazı kitapseverler haftanın belli günlerinde kendilerine okuma saati olarak belirlerler. Örneğin; işten gelindiğinde akşam yemeğinden sonra bir saat okumaya zaman ayırması okumanın zamanı ve yeri var mı sorusunu akıllara getiriyor. Bunun yerine daha nitelikli bir okuma mümkün. Her gün farklı toplu taşıma araçlarıyla seyehat ediyoruz. Yanımıza alacağımız bir kitap, bize okumanın saatinin olmadığını haykıracaktır. ZAMAN SURUNSALINDA OKUMA “Okumak istiyoruma ama zmana bulamıyorum” diyen bir kesim de çoğunlukta. Onlara şunu demek istiyoruz. İnsanın zamanı kendi elindedir. Saatiniz istediğiniz bir şeyi yapmak istediğinizde o size eşlik edecektir. Dolayısyla zaman kavramı biraz samimi gelmeyen bir söylem oluyor. İnsan her şeey zaman ayırabiliyor ama; söz konusu kitap okumaya geldiğinde nedense zaman kavramı bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Bunun bir bahane olduğunu söylemiyoruz, kimse yanlış anlamasın ama sadece anlamaya çalışıyoruz. Kitap okuduğunuzda o an sizin dünyanızı değiştirmeyebilir ama sizi başka bir dünyanın merkezine sokabilir.
